15 Şubat 2013 Cuma

FOTOĞRAFTA YENİ YAYIN DÖNEMİ: İNSTAGRAM



Söyleşi: Raşit AYDOĞAN

İletişim araçlarının yaygın bir kullanım alanına ulaşması zamanla kitle paylaşım uygulamalarına kullanıcıların daha hızlı bir şekilde katılmalarını sağladı. 15 milyon kullanıcı sayısına ulaşan ve her geçen gün bu sayıyı hızlı bir şekilde artıran akıllı telefonlardaki instagram uygulaması, kullanıcıların çektikleri fotoğrafları anında paylaşabilme imkanı sunuyor. Program kullanıcıları arasında yer alan ve yaklaşık 240 bin takipçi sayısına ulaşan foto muhabiri Mustafa Seven, insanların ürettikleri çalışmaları sosyal ağlarda sergileme, paylaşma yöneliminin gelişimini dergimize anlattı. 

Fotoğrafçılar yıllarca çektikleri, üzerlerinde yoğunlaştıkları bir projeye başlar, bitirir ve sergi salonlarında beğeniye sunarlardı. Basın fotoğrafçıları bu hazzı fotoğraflarının yayınlanması ile yaşarlardı. Şimdilerde sosyal ağlar ya da uygulama programları bu misyonu üstlenmiş durumda. Fotoğraflar artık sergi salonlarının duvarlarına değil de sosyal ağlara asılıyor. Bu dönüşümü yorumlar mısınız?

İnsanlar artık teknolojiye rahat ulaşır oldular. Eskiden analog makinalara ulaşım satın alma gücü adına oldukça zordu. Bunun dışında fotoğraf üretme sürecinde yaşanan diğer unsurlar baskı maliyetleri, karanlık oda imkanları vs… her kesimin anında ulaşabileceği şeyler değildi. Fotoğrafı, bu işten para kazanan profesyoneller üretiyordu. Reklam fotoğrafçıları, ya da basın fotoğrafçıları gibi. Şimdi ise hem teknolojiye kolay ulaşım halkın satın alma gücünün artması ya da teknolojinin eskiye göre rekabetçi bir ortamda daha ekonomik ürünleri pazara sunması insanların fotoğrafa ilgisini artırdı. Dijital tekniklerin fotoğraf makinalarına uyarlanması üretim sürecinde karanlık oda ve baskı unsurlarını da ortadan kaldırdı bu da geniş kitlelerin gözlerini fotoğraf makinalarına çevirmesine neden oldu. Hem pahallı olması hem de belirli bir düzeyde teknik bilgi gerektirmesi fotoğrafın hobi olarak üretilmesinin önünde bir engeldi. Dijital teknolojinin fotoğraf üretim araçlarının hizmetine girmesinin ardından sadece fotoğrafçıların ‘tekelinde’ olan üretim daha geniş kitleler tarafından da oluşturulmaya başlandı. Hiç bir teknik bilgi gerektirmeyen bas çek tipi dijital kameralar veya yarı profesyonel DSLR kameralarla gayet temiz fotoğraflar çekilmeye başlandı. Üstelik analog üretim sürecinde -ki zahmetli ve uzun zaman gerektiren- durumda ortadan kalktı. 

Profesyoneller ürettikleri çalışmaların maddi karşılıklarını alarak da bir haz elde ediyorlardı. Bunları galerilerde sergiliyor ya da yayıncı kuruluşlara pazarlayabiliyorlardı. Şimdi ise bu büyük ölçüde sosyal ağlarda ya da uygulama programlarında vücut bulur oldu. Bu dönüşüm teknoloji çağının beraberinde getirdiği bir yenilik oldu. Önceden insanlar çektikleri fotoğrafları sergileyerek ya da yayınlayarak beğeniye sunarlardı günümüzde ise oldukça hızlı bir şekilde beğeniye sunuyorlar. Yeteri kadar ilgi görmediğine inanıyorlarsa siliyorlar yüksek bir beğeni oranına ulaşırlarsa fotoğraf kendi duvarlarında kalıyor. 

Fotoğraf çekmeyi bana yeniden sevdirdi diyorsunuz, yenilik size ne getirdi ne götürdü?

Kendi özgür üretimlerinizi oluşturuyorsunuz. Biraz daha rahat hissediyorsunuz kendinizi. Oldukça sert bir söylem olabilir ancak bir kuruma bağlı çalıştığınızda kendinizi kısır bir döngüde hissediyorsunuz. Çünkü sizden istenileni üretmek durumundasınız. Sizin düşünüşünüz fotoğraf üretim algınız kurumunuz tarafından ilgi görmeyebiliyor. O zaman ister istemez sınırlanmış hissediyorsunuz. Oysa şimdi çok daha özgür bir platformdasınız. Yaşamınız, değerleriniz, bilgi birikiminiz ortaya çıkardığınız eserlere farklı duygular katıyor. Benden neler götürdüklerine gelince, karanlık odada usta çırak sohbetleri, dostlar arası fikir alışverişleri… bunlar eskisi kadar yoğun değil. Şöyle ifade edebilirim kütüphaneye girip kitap kokusunu hissederek okumalar yapmak ya da bir monitöre gözlerinizi dikip elektronik kitap okumak arasındaki fark gibi…

Nasıl bir başlangıçla tanıştınız instagramla? Takipçi sayınızın hızlı bir şekilde artışı sizi daha da kamçıladı mı? 

Önceleri çok ciddiye almadığımı söyleyebilirim. Çoğu kullanıcı gibi ben de özensiz davranıyordum fotoğraf yüklerken. Zamanla baktım ki takipçi sayım hızlı bir şekilde tırmanmaya başladı ve ben de artık daha özenli davranmaya başladım.  Bu ister istemez sizi takip eden insanlara karşı kendinizi sorumlu hissetmeye başlamanıza neden oluyor. Genelde siyah beyaz belgesel tarzda hayatın işleyişini anlatan yaşamdan kareler paylaşıyorum ancak fotoğraflardaki ifadelerin güçlü olması öncelikli esaslardan. Doğal olarak ben de daha seçici davranmaya başladım. Dediğim gibi genelde siyah beyaz fotoğraflar üzerine ağırlıklı paylaşımlarım var. Bazen dikkatimi çekiyor, renkli doğa fotoğrafları da sunduğun oluyor ancak insan öyküleri, portreleri kadar beğeni görmediğini gözlemliyorum. Beni takip eden  İnsanlar, hayatın içinden olan belgesel tarzda diyebileceğim fotoğraflara daha fazla ilgi gösteriyor.

İnstagramda şimdilik 240 bin civarı takipçi sayısına ulaştım, günlük ortalama 500 civarı bir artış söz konusu. Ancak çoğu kullanıcı şark kurnazlığı diyebileceğimiz yöntemlerle takipçi sayılarını artırma telaşında. Doldur boşalt diye tabir edilen bir yöntem var. Her gün binlerce insanı takip listesine ekleyen kullanıcı eklediği insanın dikkatini çekerek takip ediliyor. Daha sonra bu sayı 50 – 60 bine ulaştığında kullanıcı teker teker hepsini siliyor. Karşı tarafta bu durumun farkına varanlar da silerek karşılık veriyor ancak bu oran %20-30 civarında kalıyor. Geri kalan binlerce kişi ise instagram kullanıcısını takip etmeye devam ediyor. Bunun yanı sıra takipçi satın alınabiliyor, bu işi yapan özel kurumlar mevcut. Sonuçta takipçi sayıları fazla olsa da ürettikleri fotoğnafyan yeterince iyi olmadığı için çok fazla ciddiye alınmıyor bu tarz kullanıcılar. Örneğin galeriler “senin şu fotoğrafını satın almak istiyoruz” demiyorlar ya da “gel seninle söyleşi yapalım bu başarının sırrı ne” demiyorlar…

İyi fotoğraf, fotoğrafı bilen, baktığında fotoğraf gören gözlerde hiç değişmedi ancak fotoğraf algısı kamuoyunda hızlı değişikliğine uğradı. Bunun nedeni nedir sizce? 

Öncelikle kötü fotoğraftan yola çıkalım. Bir fotoğraf kötü ise onu ne kadar makyajlarsan makyajla ne kadar yazılım kullanıp manipüle edersen et o yine kötüdür. Fotoğrafı bilen ya da sıradan izleyici bunu anında algılayabiliyor. Ama her kullanıcıdan bu tepkiyi anında beklemek yanlış olur. İnsanların beğenileri zaman içerisinde değişikliğe de uğrayabiliyor. Bugün beğendiğini yarın reddetme, beğenmeme düşüncesi  de oluşabiliyor. Değer yargıları, yaşanılan süreçte düşünsel anlamda da beğeni tepkisine olumlu ya da olumsuz olarak yansıyabiliyor. Sonuç olarak insanların beğenilerine müdahale etmek gibi bir durum söz konusu değil. 

 Uzun yıllar ulusal bir gazetenin fotoğraf editörlüğünü yaptınız. Basın fotoğrafçılığının geçmişten günümüze gelişimi ve sizin öngördüğünüz geleceğini nasıl değerlendirirsiniz?

Teknoloji bir çok enformasyona ya da fotoğrafa anında ulaşıp bu iki unsuru da hızlı bir şekilde tüketmemize neden oldu bu çok doğru. Ancak ne olursa olsun basılı ürünlerden vazgeçmek mümkün değil. Örneğin geçmişte var olan  plaklar, kaset, cd gibi ürünler, kayıt teknolojilerinin gelişmesiyle yok olmuştu. Ancak aradan geçen yıllar plaklardaki ses kalitesini, enstrümanların verdiği akustik etkiyi insanlara özletti ve şimdilerde müzik yapım şirketleri yeniden plak üretimine başladılar. Gazete, kitap, dergi de aynı şekilde bir değişim yaşadı fakat bu tamamen ortadan kalkacakları anlamına asla gelmez ki bu özlemi anında geri getirir. Sözün kısası yaşam var oldukça yazılı ve görsel eserlerde basılmak durumundadır. Tirajları arzu edilen düzeylerde olmayabilir ama tamamen ortadan kalkması bence mümkün  değil. 

 Fotoğrafı fotoğraf olmaktan çıkaran ve onu grafikleştiren filtre uygulamalarına sizin bakışınız nedir, manipülasyon fotoğrafın duygusunu yok etmiyor mu?

İyi fotoğraf her yerde iyidir ve makyaj istemez. Fotoğraf tek basına kendi derdini anlatabilmeli diye düşünüyorum. Bu, fotoğrafların çeşitli yazılımlarla işlenmesine tamamen karşı olduğum anlamına da gelmez. İyi bir editörün elinde işlenen kotu diyebileceğimiz dijital bir fotoğraf kısmen değer kazanabilir güzelmiş algısı yaratabilir ama bu bir kandırmacadan başka bir şey değildir. İlginç bir biçimde iyi fotoğraf çektiğini düşündüğüm bazı amatör kullanıcılar bile bu tür edit yöntemlerinin albenisine kapılabiliyorlar.
Zaten iyi olan bir fotoğrafı bu tür edit programlarıyla berbat hale getiriyorlar. Benim bile bir kaç başarısız denemem oldu bu konuda. Rengin albenisine kapılmamak için iyi ve eğitimli bir göze sahip olmak gerektiğini düşünüyorum.  Ben foto muhabiri kökenli olduğum için gelenekçi denebilecek bir yaklaşımım var. Manipülasyon unsurlarını kullanmıyorum, ama dediğim gibi bu tür yöntemlere karşı olduğumu da söyleyemem. Kullananlar arasında çok güzel işler çıkaran beğenerek takip ettiğim insanlar da var ama benim tercihim değil.



Mustafa Seven, şu sıralar kentsel dönüşümün beraberinde getirdiği sorunlara odaklanmış durumda. İstanbul’da boşaltılmış, yıkılmış mahalleleri fotoğraflıyor orada yaşayan ya da mahallelerinden kopartılan insanların yaşamlarını gözler önüne sermeye çalışıyor.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder