5 Şubat 2014 Çarşamba

HERKES ÇIĞLIK BASTI, BURHAN DEKLANŞÖRE…


Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 18 yıl önce Güney Amerika’ya yaptığı, iki haftalık resmi ziyaretin dönüş yolunda ölümden döndü. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel, eşi Nazmiye hanım ve beraberindeki 180 yolcuyu taşıyan Dalaman uçağı kalkıştan yarım saat sonra türbulansa girdi. Saatte 900 km hızla uçarken bir anda sağa sola savrulan ve irtifa kaybeden uçakta yaşanan korku ve paniği, O dönem Milliyet Gazetesinde görev yapan foto muhabiri Burhan Eliş, çektiği karelerle ölümsüzleştirdi. Tanık olduğu dehşet anını gazeteciliğin verdiği refleksle 36 mm’ye hapseden Burhan Eliş'in fotoğrafları  Milliyet Gazetesi’nin 15 Nisan 1995 sayısında “İşte Dehşet Anı” başlığıyla manşete taşındı, dehşet anı,  “Baba yerde… Herkes çığlığı basıyor… Burhan da deklanşöre…” spotuyla okurlara sunuldu.

Havada yaşanan kabus dolu dakikaları bugün Star Gazetesi’nde mesleğini sürdüren Foto Muhabiri Burhan Eliş tüm detaylarıyla dergimizle paylaştı.

İŞTE DEHŞET ANI...
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1995 yılı nisan ayında Güney Amerika ülkeleri Arjantin, Şili ve Brezilya’ya yapacağı 15 günlük resmi ziyaret, daha başlamadan medyada polemiklere yol açmış, gezinin gereksiz olduğu yönünde yayınlar başlamıştı.

O dönem çalıştığım Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir,  seyahatin başlamasına 3 gün kala telefonla arayarak seyahate benim katılmamı istemişti. Vize vb işlemlerin yetişemeyeceğini söylememe rağmen, “ben anlamam işlerini hallet, seyahate sen gideceksin” diyerek telefonu kapatmıştı. Resmi işlemleri ve vize başvurularını 2 günde bitirerek seyahat kadrosuna dahil olmuştum. Seyahate katılan 180 kişi ile birlikte Esenboğa’dan havalanmış İspanya’ya doğru uçuyorduk.

Gezinin ilk durağı Arjantin’e gitmeden önce, İspanya’nın Kanarya Adalarında bir gece konaklamış, ertesi gün, okyanusu geçmek için erkenden havalanmış, yaklaşık 8 saat süren okyanus uçuşundan sonra Arjantin’in Başkenti Buenos Aires’e varmıştık. Ardından Şili’nin Başkenti Santiago, sonra son durak Brezilya’nın Başkenti Brasilia. 




Havada Dehşet
Resmi temas ve görüşmelerden sonra seyahat bitmiş dönüş hazırlıklarına başlamıştık.13 nisan Perşembe günü Brasilia Türk Büyükelçiliğinde uçuş saatini beklerken, uçağa yiyecek içecek yükleyen aracın,  uçağın bagaj kapağına çarpması sonucu uçağın uçuşu iptal olmuştu. Türkiye’den yeni bir uçak bekliyorduk. Bu da nereden baksan 14 saat demekti. Otellerden çıkış işlemleri yapıldığı için otellere geri dönmemiz mümkün değildi. Tek çare Büyükelçilikte beklemekti. Ancak 180 kişiyi yedirmek doyurmak elçiliğin imkanlarını hayli aşıyordu. Kısa sürede kaynaklar tükendi, elçilik görevlileri canla başla talepleri karşılamaya çalışıyorlardı. Ancak yetişmek ne mümkün… yiyecek içecek bitti, uykusu gelenler elçiliğin koltuklarında uykuya dalmış….



Saatler süren gergin bekleyişten sonra, iyi haberi alıyoruz, Türkiye’den  beklenen Dalaman uçağı  alana inmiş bizi bekliyordu. Otobüs, pasaport kontrol derken Dalaman uçağındayız, bir an önce havalanmak istiyoruz, kapılar kapanıyor kemerler bağlanıyor, koltuklar dik duruma getiriliyor ve uçağın tekerlekleri yerden kesiliyor. Havadayız, herkes mutlu, yüzler gülüyor, vatana dönüyoruz çünkü.

Uçuş sorunsuz devam ediyor ilk yarım saat dolmak üzere, ama daha önümüzde 17 saat var. Derken Cumhurbaşkanı Demirel uçağın ön tarafında görünüyor.  Demirel her uçuşta yaptığı gibi yolcularla tek tek  tokalaşıyor hal hatır soruyor. Ayaktayım, yanımda rahmetli Ahsen Çetine (dönemin Türkiye Gazetesi Cumhurbaşkanlığı muhabiri)  fotoğraf makinem boynumda bana doğru yaklaşan Cumhurbaşkanı Demirel’i bekliyorum bir yandan da fotoğraf çekiyorum.

Cumhurbaşkanı Demirel  elini  uzatıyor, tokalaşmak için elimi uzatıyorum, büyük bir patlama ve sarsıntı ile savruluyorum, düşmemek için koltuğa sarılıyorum. Cumhurbaşkanı Demirel’i önce uçağın tavanında görüyorum sonra yerde. Tek amacım Cumhurbaşkanı Demirel’in her anın fotoğrafını çekmek, sol kolumla koltuğa sıkı sıkı yapıştım, sağ elimle fotoğraf çekmeye çalışıyorum, ama aşağı yukarı ve yanlara doğru sarsıntı yüzünden vizörden Demirel’i görmekte zornalıyorum. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum.  İnsanlar fotoğraf çekmeme kızıyorlar, “hepimiz öleceğiz sen fotoğraf derdindesin diye bana bağırıyorlar, üstelikte fotoğraf çekmeme tepki verenlerin çoğu gazete yöneticisi.  Uçak büyük gürültüyle sağa sola yatıyor gövde çatırdıyor, kabin bagajları açılmış dökülüyor, servis yapan hosteslerin tabakları bardakları kırılıyor, ağlamalar, bağırmalar, çığlıklar birbirine karışmış, sakin olmaya çalışanlar Kelime-i şahadet getiriyor. Uçağın penceresinden kanatların aşağı yukarı sarsıldığını görebiliyorum. Sakin kalıp fotoğraf çekmeye çalışıyorum.  Çekiyorum da. Nitekim Cumhurbaşkanı Demirel, her şey yoluna girdikten sonra, bana dönerek, “artık fotoğrafta çektin allı güllü yazarsın” diyerek espri yapıyor.  Kafasını tavana vurduktan sonra yerde oturarak tehlikenin geçmesini bekleyen Cumhurbaşkanı Demirel’in aklına ilk eşi Nazmiye hanım geliyor, korumalarına, “Nazmiye’ye bakın” diye talimat veriyor, korumalardan biri emekleyerek Nazmiye hanımın yanına gidiyor, sonra geri gelerek Cumhurbaşkanı’na rapor veriyor, “iyiymiş efendim o da sizi merak ediyor”
 


Ne Oldu?

Demirel ve 180 kişiyi Brezilya’dan getiren  Dalaman uçağı türbülansa girdi ve 20 saniyede 300 metre irtifa kaybetti. Kontrolü sağlayan pilot çok irtifa kaybettik diye hızla yükselmeye başladı. Uçak 15 saniye sonra büyük bir gürültü ve sarsıntıyla sağa yattı . Bu düşüş daha sarsıntılı ve büyüktü, uçak 10 saniyede 700 metre irtifa kaybetti. İlk sarsıntı ve düşüşte sakin kalmaya çalışan Demirel’in ikinci düşüşte hiç konuşmaması korku ve heyecanını yüzüne yansıtıyordu. Dalaman uçağı dikine burgaçlı hava hareketi anlamına gelen türbülans bölgesinin kenarından geçmişti. Uçağın kaptan pilotu Ata Özerden’in  dediği gibi, ‘türbülans bölgesinin kenarından geçtik, eğer içine girseydik betona çarpmış gibi olurduk, böyle bir durumda ya kanadınız kopar ya gövde çatlar, ya da motor bozulur kurtuluşunuz yoktur”




Kurtuluş ve Eve Dönüş

Korumalar yerde oturan Demirel’e kafasını koltuklara çarpmasın diye sıkı sıkı sarılmış uçağın sarsıntılarının geçmesini bekliyorlar. Büyük patlamalar ve çatırdamalar yerini yerini hafif sarsıntılara bırakıyor, çığlıklar kesiliyor, hostesler kırılan dökülenleri toplamaya başlıyorlar, Demirel hemen yanımdaki koltuğa oturuyor, ayakta koltuğa sarılmış bekliyorum,  şoktayım, fotoğraf çektim ama, acaba ne çektim bilmiyorum, o kargaşada can pazarında fotoğraf çektiğimi gören Demirel, bana dönüyor, “fotoğrafta çektiniz artık allı güllü yazarsınız” diyor,  gülümsüyorum. Uçuş normale dönüyor, yüzler mutlu gülümsüyor, ölmedik yaşıyoruz mutluluğu. Arkadaşlarım yanıma geliyor fotoğraf çekip çekmediğimi soruyor, çektim diyorum ama emin değilim, sonra filmin başına bir iş gelmesin diye makinadan çıkarıp cebime koyuyorum, malum gazetecilik numarası çekemediysen çektirme. Ama daha önümüzde 16 saatlik bir uçuş var. Okyanusu geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Demirel’in talimatıyla Kanarya Adalarına inip bir saat dışarı çıkıp stres atıyoruz. Normalde direk Ankara’ya uçulacaktı. Sonra tekrar uçak ve sabah saat 10 sıralarında Esenboğa Havalimanına iniyoruz. Kaza haberi üzerine Esenboğa hıncahınç dolmuş kurbanlar kesiliyor.

Filmi banyoya veriyorum, yaklaşık yarım saat süren bekleyişten sonra, film önümde ve çekmişim işte, bütün korku heyecan yorgunluk bir anda bitiyor…


Derken telefon çalıyor, arayan Milliyet fotoğraf sorumlusu rahmetli Yalçın Çınar abi, selam sabahtan sonra, Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir’in hemen İstanbul’a gelmemi istediğini söylüyor, Yeniden uçağa binmeyi göze alamıyorum, ama sonuçta çağıran Yayın Yönetmeni. Öğlen uçağı ile İstanbul’a gidiyorum, elimde manşetin fotoğrafları, Ufuk bey sıcak bir şekilde karşılayıp teşekkür ediyor, “iyi ki seni göndermişim” diyor. Filmleri veriyorum, notları yazıyorum, sayfalar yapılıyor. Manşet, “İŞTE DEHŞET ANI”…




Burhan Eliş Kimdir?

Foto Muhabiri Burhan Eliş, 1966 yılında Kars’ın Selim ilçesi Yolgeçmez Köyü’nde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Kars’ın Sarıkamış İlçesi’nde tamamladı. 1988 yılında Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Gazeteciliğe 1990 yılında Milliyet Gazetesi’nde başladı. 1999 yılında Star Gazetesi’ne transfer oldu. Halen Star Gazetesi Ankara Temsilciliği’nde mesleğini sürdüren Eliş, evli ve Göksu, Tuna, Nehir isimli üç kız çocuğu babası.