National Geographic Dergisi için 1984 yılında Pakistan’da
bir mülteci kampında çektiği ve derginin 1985 Haziran sayısına kapak olduktan
sonra dünya fotoğraf literatürüne “Afgan Kızı” olarak geçen portrenin sahibi
Steve McCurry Ankara’da fotoğraf severler ile bir araya geldi.
Belgesel fotoğrafın ustalarından Fransız fotoğrafçı Henri
Cartier-Bresson ekolünün günümüz temsilcilerinden olan Amerikalı fotoğrafçı
Steve McCurry, yaklaşık iki saat boyunca Başkentlilerin merak ettikleri
sorulara yanıt verdi.
AFGAN KIZI
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali sonrası
milyonlarca Afganlı hayatını kaybetmiş, birçoğu sakat kalmış ve savaş koşullarından
kaçmaya çalışan Afgan halkı komşu ülkelerdeki mülteci kamplarına sığınmak
zorunda kalmıştı.
McCurry, Pakistan’daki mülteci kampını dolaşırken bir okulda
eğitim gören öğrencileri de fotoğraflamak istemişti. Kamptaki derme çatma
okulun öğretmeniyle görüştükten sonra fotoğraf çekimi için onay alan McCurry,
kız çocuklarını fotoğraflarken bir an Afgan Kızı’nı fark eder. Kızın tedirgin
duruşu dikkatinden kaçmaz. Afgan Kızı’nın derin bakışlı yeşil gözleri, oval yüzünde
savaş koşullarını ve yaşadığı dramı anlatan kir, üzerinde yıpranmış örtüsü
McCurry’i çok etkiler. Sonrasında Afgan Kızı’nın “fotoğrafımı çekebilirsin” izni, usta foto muhabirinin
objektifinin, adını 17 yıl sonra öğreneceği Şarbat Gula’ya yönelmesine neden
olur. Yumuşak bir ışıkta birkaç kare fotoğrafını çeker. Sonrasında
çalışmalarına devam eder.
Film banyo ediklikten sonra National Geographic fotoğraf
ediörü Bill Garrett; “ işte kapak fotoğrafımız bu” der. “Afgan Kızı”…
Fotoğrafın dergiye kapak olmasıyla birlikte gözler
Afganistan’da yaşanan drama ve mültecilerin sorunlarına çevrilir. Dünyada oldukça
büyük yankı uyandıran fotoğraf, National Geographic Society’nin savaş mağduru
Afgan kadın ve kızların eğitimleri için bir fon oluşturmasına neden olur.
Toplanan yardımlar mülteci kamplarında yaşam mücadelesi veren kız çocuklarının
eğitiminde ve rehabilitasyonunda kullanılır.
Steve McCurry’nin adını dünyaya duyuran ve dünya fotoğraf tarihinin
en iyi portre fotoğraflarından biri olarak değerlendirilen “Afgan Kızı” yıllar
sonra yeniden hayat bulacaktır.
Kızın akıbeti hakkında çok sayıda mektup, mesaj ve
elektronik posta alan McCurry, Afgan Kızı’nın peşine tekrar düşer. Kimileri hayatını
kaybettiğini yazar, kimileri Kanada’da hayatını sürdürdüğünü yayınlar. Ancak bunların
hiçbiri McCurry’i ikna etmez. Tekrar Mülteci kampına gitme kararı alır.
Kampta birçok
noktaya Afgan Kızı’nın fotoğrafları dağıtılır. Fotoğrafta yer alan kızı tanıdığını
söyleyen bir kişi onu renkli gözlü bir kadına götürür. Steve McCurry kadını ilk
gördüğünde “sanırım bu o” diye içinden geçirse de kısa süre sonra aradığı
kadının az önce karşılaştığı kadın olmadığına karar verir. Bir süre sonra
fotoğraftaki kızın ağabeyi olduğunu iddia eden biri olduğu duyumunu alır. Gidip
adamı bulurlar ve 17 yıl önce küçük bir kız çocuğuyken fotoğrafladığı adının
Şarbat Gula olduğunu öğrendiği “Afgan Kızı” ile karşılaşır. Afganistan’da yerel
kurallara göre bir kadının başka bir erkekle göz göze dahi gelmesi hoş
karşılanmadığı için karşılaşma eşi ve ağabeyinin onayıyla olur.
Gula ile ilk kez karşılaştığında “işte o, ta kendisi”diye
geçirir içinden McCurry.Sonrasında iki fotoğraf arasındaki bağlantıyı kriminal uzmanları retina taraması yaparak da onaylamıştır. Şarbat Gula minik Afgan Kızı'nın 17 yıl sonraki görünümüdür.
Aradan yıllar geçmiş, Gula evlenmiş ve üç kız çocuğu
olmuştur. O fotoğrafın neden bu kadar etki yarattığına pek de bir anlam
verememiştir Şarbat Gula. Hatta McCurry yıllar önce çektiği o küçük kızın
fotoğraf baskısını gösterdiğinde Gula biraz utanmıştır. Küçük Afgan mülteci
kızın üzerindeki örtünün yırtık olması biraz utanmasına neden olmuştur.
Sonrasında McCurry’nin çektiği Şarbat Gula fotoğrafları National Geographic’in
Nisan 2002 sayısına “İşte O” başlığıyla yeniden kapak olur.
Üç kız çocuğu annesi olan Gula derginin 2002 Nisan
sayısındaki röportajında kendisinin savaş koşullarında eğitimden mahrum
kaldığını 13 yaşındaki büyük kızının da eğitim fırsatını kaçırdığını ifade
eder. Tek hayali geride kalan iki küçük kızının doğru dürüst bir eğitim
almasıdır. İki küçük kızın günümüzdeki akıbetleri ise merak konusudur…
Cer Modern’de dünyanın çeşitli ülkelerinde çektiği
fotoğraflardan oluşan sergiyi de açan McCurry, sergiye gelen fotoğraf
tutkunlarının yanlarında getirdikleri sanatçının yayın ve fotoğraf baskılarını
da imzaladı. Sonrasında ise yaklaşık bin kişinin izlemek için geldiği söyleşiye
de katıldı. Sergi 13 Aralık tarihine kadar fotoğraf severlerin ziyaretine açık kalacak.
Steve McCurry
ABD li foto muhabiri. Yaklaşık iki yıl bir gazetede foto
muhabiri olarak görev yaptıktan sonra istifa ederek freelance (serbest) olarak
çalışmalarını sürdürür. McCurry bir kuruma bağlı olarak çalıştığı bu kısır iki
yılı kayıp zaman olarak değerlendirir. Kuveyt Savaşı, SSCB-Afganistan Savaşı’nı
yakından takip etti. Küba, Nepal, Filipinler, Sri Lanka, Brezilya, Güney
Afrika, Hindistan gibi birçok ülkede çalışmalar yaptı.Fotoğrafları dünya
çapında ün yaptı ve kendisine çok sayıda ödül getirdi. Pirelli’nin klasik hale
getirdiği takviminin 2013 yılı fotoğraflarını alışılagelmişin dışında
kendi perspektifinde yorumlayarak çekti. Bu konuda birçok olumsuz eleştiriye
maruz kalsa da, foto modelleri soymak yerine onları çeşitli kültürel unsurları
kullanarak giydirmesi ve dünyanın yaşadığı birçok soruna fotoğraflarında göndermede
bulunması bu eleştirileri yersizleştirdi.McCurry Türkiye’ye de birçok kez
geldi. Son olarak Kodak firmasının ürettiği son renkli filmi çektiği
fotoğraflarla tarihte yer almasını sağladı. Bu filmde çektiği fotoğraflar
arasında Ara Güler’in bir portresi de yer aldı.
Usta vizörün fotoğraflarına göz atmak isteyenler için Steve
McCurry’nin resmi internet adresi http://stevemccurry.com/